Fikircik
  Vahdettin Aslinde Kimdi
 



Tarih: 24.03.2010

VAHDETTİN ASLINDA KİMDİ?

          Evet, değerli arkadaşlar ben ilk önce şu soruyu sormakla başlamak istiyorum. Vahdettin kimdi? Vatan hainimiydi? Yoksa vatanına bağlı, vatanı için her şeyi yapmaya hazır gerçek bir padişah mıydı? İlk önce hepimizin bildiği gibi Vahdettin 36. ve son Osmanlı Padişahıdır. Aynı zamanda 100. İslam halifesidir. Koskoca Osmanlı İmparatorluğunun padişahı ve İslam temsilciliğini üstlenen biri vatan haini olabilir mi? Halkına eziyet ve zulüm çektirebilir mi? Eğer öyleyse, kendisi gaflet ve dalalet içinde ölebilir miydi?  Ya da kendisi sarayda oturup keyfine bakarken; cephede askerlerin içmek için su bile bulamadığı, ayakkabılarını kaynatıp yediklerini bildiği halde o sarayda başını rahatça yastığa koyabilir miydi? Evet, bunu yapabilirdi... Ama Vahdettin öyle birisi değildi. Tam tersine vatanına milletine bağlı bir vatanseverdi.

          Şöyle ki Sultan Vahdettin veya herhangi bir Osmanlı padişahı kendi ülkesine milletine hiçbir zaman ne hainlik etmiş ne de böyle bir düşünce içinde olmuştur. Sadece sansız bir padişahtır imparatorluğun artık bittiği bir dönemde padişah olmuştur. Tahta çıktığı tarih 1918’dir ve bir ay sonra birinci dünya savaşı sona ermiştir. Yapılacak hiçbir şey kalmamıştır Osmanlı Sevr antlaşmasını imzalamaya zorlanmaktadır. Fakat Sultan vahdettin hiçbir zaman bu antlaşmayı imzalamadı ve onaylamadı. Artık o da biliyordu ki bu milletin kurtuluşu işgal altında kalan bir başkent ve adeta esir gibi olan bir padişah ile olamazdı. Şehzadelik yıllarında yaverliğini yapan Mustafa Kemal Paşayı çok iyi tanıyordu. Zeki, lider ve milleti bir araya getirebilecek bir kişilikte idi. M. Kemal’in yakın arkadaşı Ali Fuat Paşa’nın da ikna etmesi ile Anadolu da kurtuluş mücadelesi başlatmak için Samsuna gönderdi. Tabiî ki sizlerinde bildiği üzere sultan Vahdettin’in M. Kemal ile hep fikir ayrılıkları var gözükmektedir ve öyle de görünmelidir. Düşünün İstanbul boğazı düşman donanmaları ile dolu ve saraya direkt toplar çevrilmiş öyle bir vatansever ki sonunda kendisine vatan haini deneceğini bilebile kurtuluş mücadelesini desteklemez gözükmektedir. Aksi bir söz veya davranış zaten yeni başlamış bir kurtuluş mücadelesine daha zaman bile tanımadan Osmanlı devletinin ve bu milletin tarihten silinmesi olacaktır. Bu davranışı ile milli mücadeleye zaman kazandırarak teşkilatlanmaların tamamlanmasını sağlamıştır.

          İkinci olarak artık TBMM saltanatı kaldırmış ve Osmanlı imparatorluğu yerini yeni kurulan Cumhuriyet’e bırakmıştır. Lozan Antlaşması görüşmeleri için Avrupa devletleri hem TBMM hükümetini hem de daha beş gün önce saltanat kaldırılmasına rağmen Osmanlı devletini çağırmıştır. Amaç iki hükümetin birbiri arasında görüş ayrılığı oluşturup Lozan’da kendilerince yeni kurulan devleti sıkıştırıp kendi istediklerini kabul ettirmektir. Fakat yıllarca hain diye anlatılan o mazlum padişah bunu kabul bile etmemiş yalnızca TBMM hükümeti ile birlikte hareket edeceklerini söylemiştir.
Bu anlattıklarıma birçok kaynaktan ulaşabilirsiniz fakat düşünen ve mantık ile olayları yorumlayan biri olarak düşünün ki bir vatan haini nasıl olurda emrinde bir gemi ve istediği her şeyi alması için imkan varken bile sadece Sultanlık tahsisatı 50 bin lirayı alır ve babası sultan Abdülmecit‘den kalma kendi ailesine ait som altından bir çekmece ve elmaslı sorgucu hazine müdürüne teslim eder. Öyle bir haindir ki şu an Topkapı sarayında hazine dairesinde sergilenen ve paha biçilemeyen Kaşıkçı elmasını dahi almaz. 1926 da San Remo’da sefalet içinde vefat eder. Kaldığı muhitte ki Hıristiyan bakkala olan borcu yüzünden vefatından sonra cenazesi 2 gün mahalle bakkalı tarafından rehin bile alınır.(Mutlaka izleyin KanalD’nin iki yıl önce idi Son Osmanlılar belgeseli)…Yine öyle bir haindir ki Moğolistan’dan gelen ve gelin bizim padişahımız olun tekrar Osmanlıyı kuralım tekliflerini reddeder. Ama şunu da bilmek lazımdır ki yeni bir sistem yeni bir devlet kurduğunda önceyi biraz daha kötü göstermek vardır bu her yeni devlet kurulumunda veya siyasette de vardır eskiyi övemezsin ama devletin ve sistemin oturduğunda da “Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazımdır.”

          Biz bunu yapamadık daha halen geçmişine bu nesli nasıl daha çok söverde tarihinden kopartırız diye uğraşılıyor.

          Fazlaca uzatmadan Gazi Mustafa Kemal Sultan Vahdettin’in ölüm haberini aldığında Adana’dadır. Şu sözleri söyler Gazi ”Çok namuslu bir adam öldü. İsteseydi Topkapı Sarayı’nın bütün cevahirini götürür ve öyle bir ordu kurup gelirdi ki…”demiştir. İşte böle bir namuslu bir padişah hakkında böyle kötü ahlaksızca düşünmeği atalarıma yapılmış en büyük saygısızlık olarak nitelendirmekteyim.

Derviş BEYHAN

>>Geri<<

>>Ana Sayfa<<

 

 
  Bugün 22 ziyaretçi (31 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol